Pazartesi, Aralık 21, 2009

Çiçek susuz kalmış…

Bu kuruyacak olan güller bana anlattılar;

Bende senin için dile döktüm.

Günün birinde çiçek suyla arkadaş olur; çiçek bu arkadaşlıktan o kadar memnundur ki çoktan aşık olmuştur bile, artık dayanamaz ve ona sevdiğini söyler; ama su çiçeği sevmediğini aralarında hiçbir şey olamayacağını söyler. Çiçek sadece artık suyu düşünmektedir;aklı,hayali, kalemi hatta güneşi bile su olmuştur.Son bir kez şansını denemek ister ,son defa haykırmak ister ;bütün dünyaya isyankarcasına; ama hiç mi hiç bu mümkün olamamıştır . Çiçek haykıramadığından mı yoksa sevdiğine kavuşamadığından mıdır ki bilinmez çok hasta olmuştur. Bunu su duyar hemen yanına gider.Çiçeği kurtarmak için 10 defa 100 defa hatta 1000 defa sevdiğini söyler ama nafile bir uğraş olduğunu anlar. Hiçbir şekilde çiçek iyileşemez en sonunda su doktor çağırmaya karar verir.Doktor belli müddet tedavi ettikten sonra ;su sorar ;doktor, çiçeğin hastalığı ne? Doktor hemen cevap verir. Hastalığı yok ama çokta yaşamaz. Nasıl yani diye ani bir soru sorar su doktora, gayet tecrübeli ve emin bir şekilde doktor cevap verir. Çiçek susuz kalmış…

Selçuk OKTAY

Cuma, Aralık 04, 2009

Aşka İlahi Müdahale.....

Birbirlerini deli gibi seven, yürekten bağlı çiftler gördüm. Mutlu sonu yakalayanlar da oldu, hiç kavuşamayanlar da, bunun adı kader mi?

Bazı aşklar önüne çıkan tüm engellere rağmen yaşanır, bazıları ne yaparsanız yapın gerçekleşmez. Aşka bakan melekler ve biraz da ilahi müdahale mi var? Azimle giden dağları gerçekten deler mi, yoksa elinizdeki kazma bazen kaya mı saplanır?

Yaşamın bir kısmının seçimlerden, birazının ise alınyazısından oluştuğuna inanırım. Ancak çizgi nerede çekilir, kestiremiyorum. Sadece azim, çalışmak ve inançla her şeyi başarmak mümkün mü? Hepsini yapıp, yarı yolda kalmanın sebebi ne o zaman?

Aşk, ilahi bir duygudur. Neyi, kimi sevdiğinizden çok daha değerli olan, sevmeyi becerebilmiş bir kalbe sahip olmaktır diye düşünürüm. Bazen yanlış insanları seçeriz, bazen tercihlerimiz yüzünden acı çekeriz. Peki, hepsi gerçekten bizim seçimimiz midir? Her şeyin kontrolünüzden çıktığı, bir selin içinde akıntıyla sürükleniyormuş gibi hissettiğiniz olmadı mı hiç? Nasıl ki kalbin atışını denetleyemiyorsak, kimi zaman hissettiklerine de müdahale edemeyiz. İpin ucu artık elimizde değildir.

“Hiçbir şey tesadüf değildir.” Üzerinde biraz düşünülmesi gereken bir cümledir. Yaşadığımız ne varsa, ya seçimlerimizin sonucu oluşmuştur, ya kaderdir. Tercihlerimiz bizi o olaya, zamana, kişiye getirdiyse bu zaten tesadüf olamaz; diğer seçenek alın yazısı olduğuna göre, yukarısı da bir ömrün hikayesini tesadüflere bırakmaz, değil mi?

Einstein’ın şu sözü ilişkilere de çok uygundur: “ Aynı şeyi yapıp farklı sonuçlar beklemek deliliktir.” Sürekli yanlış kişileri seçip, kendini üzen, acıtan, kıran insanlara aşık olmak ve sonunun farklı olmasını beklemek de biraz deliliktir. Yaşadıklarından ders çıkarmayanlar, bir sonrakinde daha büyük bir sınavdan geçerler. Bunu hayatın her noktasında gözlemlemek mümkündür.

Bana kalırsa, aşk işine melekler bakıyor. Seçtiğiniz insan sizin için doğruysa, yola birlikte devam ediyorsunuz. O zaman dilimi için güzel bir seçim ama ileride gideceğiniz yolda size uymuyorsa, engeller çıkıyor ayrılıyorsunuz. İlişkiler, iyisi ve kötüsüyle sizin tarihinizdir. Eskiden birini sevdiniz ve sonradan çok pişman olduysanız, bunun için üzülmenin manası yok. Gerekli dersi koyun cebinize, yola devam edin. O dönem için doğru kişi o olabilir; yaşamanız gereken, sizi olgunlaştıracak bir tecrübeyi o insanla geçirmiş olabilirsiniz. Sevmek değerlidir, bu sizin servetinizdir, karşınızdakinin layık olup olmaması başka meseledir.

Bazı aşklara melekler yardım eder, bazıları neden bir türlü birleşemediklerini anlayamaz. Buna benzer bir durum yaşıyorsanız, elinizden geleni yapmış ama bir türlü devam edememişseniz; fazla kurcalamayın. Bazen ilahi müdahale devreye girer, sizi daha kötü ve acı olaylardan korur. Yukarının işine karışmayın

Salı, Kasım 03, 2009

Bedirhan GÖKÇE

Merhaba anne,
Yine ben geldim.
Merak etme okuldan çıktımda geldim.
Annelerde babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama
Ali "Okula gitmezsem annem çok kızar, merak eder" demişti de
Onun için söylüyorum.
Geçen hafta öğretmen,
Sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan dedirte dedirte
Öğretti sağımı solumu.
Ben biliyorum artık anne sağım neresi, solum neresi
Ağrıyan yanımın neresi olduğunu
Şimdi iyi biliyorum anne.
Hani geçen geldiğimde
Şuram acıyor işte şuram demiştim de
Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne
Bak şimdi söylüyorum
Şuram işte,
Sol yanım çok acıyor anne.
Hem de her gün acıyor anne her gün.
Dün sabah annesi Ayşe'nin saçlarını örmüştü.
Elinden tutup okula getirdi.
Yakası da danteldi.
Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi.
Bende ağladım,
Ağladım hiç de utanmadım.
Öğretmen ne oldu dedi.
Düştüm dizim çok acıyor dedim.
Yalan söyledim anne.
Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne.
Bugün bende saçım örülsün istedim.
Babam ördü ama onunki gibi olmadı.
Dantel yaka istedim.
Babam "Ben bilmem ki kızım" dedi.
Bari okula sen götür dedim.
"kızım, iş" dedi.
Bende banane dedim, ağladım.
"kızım, ekmek" dedi babam.
Sustum ama okula giderken yine ağladım anne.
Ha bide sol yanım yine çok acıdı anne.
Herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi.
Zeynep "annem beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş" dedi.
Babam hepsini birlikte yıkıyor.
Babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne?
Uff babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme.
Üzülmesin diye söylemiyorum ama
Arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor.
Biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne.
Hava kararıyor, ben gideyim anne.
Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi.
Duyarsa kızmaz ama çok üzülür biliyorum.
Kim bozuyor toprağını,
Çiçeklerini kim koparıyor.
İzin verme anne ne olur toprağına el sürdürme.
Eve gidince aklıma geliyor bide bunun için ağlıyorum anne.
Bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım.
Biliyor musun anne her gelişimde aldığım topraklarını
Şu kavanozda biriktirdim.
Üzerine de resmini yapıştırıp başucuma koydum.
Her sabah onu öpüyor kokluyorum.
Kimseye söyleme ama anne
Bazen de konuşuyorum onunla.
Ne yapayım seni çok özlüyorum anne.
Ha unutmadan,
Öğretmen yarın anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi.
Ben babama yazdıracağım.
Öğretmen anlarsa çok kızar ama banane kızarsa kızsın.
Ben seni hiç görmedim ki neyi, nasıl anlatacağım anne.
Senin adın geçince sol yanım acıyor anne.
Hiç bir şey yutamıyorum.
Bazen de dayanamayıp ağlıyorum.
Kağıda da böyle yazamam ya anne.
Ben gidiyorum anne,
Toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp.
Mutlaka gel anne,
Sen rüyama gelmeyince sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne.
Sol yanım acıyor anne.
İşte tam şurası,
Sol yanım çok acıyor anne.
Seni çok özledim,
Anne çook...